UÇHİSAR TARİHİ Uçhisar Nevşehir in 6 Km. doğusunda peri bacalarının başlangıcında 40m. yüksekliğinde devasa büyük kaya kütlesi etrafında, ne zaman yerleşime başlanıldığı bilinmeyen, tarihin, kar, yağmur ve rüzgarın birlikte özenerek nakışladığı dünyada eşi ve benzeri olmayan turistik bir kasabadır.
Göreme yöresi ve Kızılırmak vadisinin en yüksek yerinde olması itibariyle de bölgenin seyirlik terasıdır. Güneşin doğuşu, görülmeye değer günbatımı en iyi Uçhisar kalesinden izlenir. Yıldızlar buraya elle tutacak kadar yakındır. Mehtaplı yaz gecelerinde puhu ve ıssık kuşlarının sesiyle yankı yapan peri bacalarının sülietleriyle bir tabiat harikasıdır.
Tıgraz,Çavuş ve Ağanın Kale üçlüsünden UÇHİSAR, beylikler döneminde, Karamanoğulları ve Selçukluların doğu sınırı, Kadıburhanettin beyliğinin batı sınırı oluşundan UÇHİSAR ismini almıştır. En eski yerleşim merkezi olmasına rağmen bu ad hiç değişmemiştir. Yöre ağzı ile UCASAR olarak söylenir.
1190-1253 yılları arasında yaşamış olan Hacı Bektaş-ı Velinin hayatını anlatan Vilayatname isimli eserde, Hünkarın Horasan dan gelip Sulucakarahöyük (Hacıbektaş)a giderken Sinasos (Mustafapaşa)a uğradığı,UCASAR da kaldığı ve oradan Açıksaray (Gülşehir)a gittiği yazmaktadır.
Putperes Roma İmparatorluğunun baskısından kaçan Hıristiyanlar savunmaya ve gizlenmeye elverişli olan Kapadokya bölgesinde kimilerinin yer altı şehirlerinde yaşadığı gibi yüzlerce insanda UÇHİSAR KALESİNİ çok katlı bir apartman gibi barınak ve sığınak olarak kullanmışlardır. Hatta Kale, çevresindeki yer altı şehirlerine gözetleme kulesi olmuştur. Kalede mezarlar, su sarnıçları, (Çevresi 160 cm) küre şeklinde granit taşlar vardır. Bu taşlar savaşlar sırasında kaleye çıkmak isteyenlere karşı kullanılmış, uzun süren kuşatmalarda su ve benzeri ihtiyaçlar için kale karankemer deresine bir tünelle bağlanmıştır. Bu tünelin bazı kısımları göçme ve erozyon sonucu kaybolmuştur.
Kaleden Göremeye baktığımızda sıra sıra dere ve vadiler göze çarpar. Bu dereler çeşitli renkte küf kayaların erozyonla oyulması sonucu meydana gelmiştir. Vasil deresi sarı renktedir. Söğütlü deresi yeşil ve sarı arası her renk hakimdir. Derebağ ve pancarlık tarafı krem renginde kayalardır.
Uçhisar kalesinin odalar, geçitler ve ambarlar gibi oyulması ve delik deşik edilmesinden zamanla kopmalar ve kaya düşmeleri neticesinde orada yaşayan insanlar kale eteklerine inmişlerdir. Yukarı Mahalle, aşağı mahalle, Mektep önü, Sarı Uşağı Han Mahallesi, Tekeli Mahallesi, Yazı mahallesi, Kesekbaşı adlarında mahalleler oluşturmuşlardır. Yerleşim yerlerinin külünk ile kolayca oyulan ve hava ile temasında sertleşen Tüf kayadan olması işi kolaylaştırmıştır. Zemine oyulan kış evi, ahır, ahır odası, yaz evi gibi meskenler yaz-kış (+ 1)olup, bunların içerisi yazın serin, kışın ılıktır. Buralarda yazın terlemek kışın üşümek diye bir şey yoktur. Kaya oluşundan yıkılma tehlikesiyle ahşap kullanılmadığından yangın korkusu yoktur. Rutubetsiz oluşundan hava kurudur. Yaşayanlar hasta olmaz. Kış evinin ortasında bir tandır bulunur. Tandırda gazel ve gılamada (çubuk) yakılır. Tandırda çömlekle pişirilen yöresel yemeklerin lezzetine doyum olmaz.
Cumhuriyet döneminde Kale yakınında evlerin mağara ev olması sebebiyle afet bölgesi olarak boşaltılmıştır. Büyük Mezarlık (18.000 m2), Küçük Mezarlık (10.500 m2) Şehir yolu mezarlığı (28.400 m2) olmak üzere Toplam (56.900 m2) dir. Bir zamanlar etrafı halkın yaptığı duvarla çevrili sarıklı külahlı veya sade taşlardan yapılı mezarlıklara hayvan giremezdi. Mezar yakınında gelişi güzel oturulmaz, mezarlığa giderken temiz olunur, abdest alınır ve kurandan ayetler okunurdu. Ölüye çok saygı gösterilir, bayram ve özel günlerde ziyaret edilir, asla ayak ve baş tarafına konulan iki taş arasına basılmazdı. Dinimiz gereği süslü gösterişli halk arasında mali durum ayrılığını, sınıf farkını gösterecek nitelikte mezar yapma geleneği yoktu. Şimdi burada tek katlı bahçeli evler yapıldı.
Uçhisar Kapadokya Krallığında olduğu gibi Selçuklular zamanında da uç beyliği idi. Beylik yıllarında yerleşim merkezine beş adet mahalle çeşmesi, iki adet çamaşır yıkama yeri (asbap pınarı) yapılmıştır. Buraların suyu 3 km. uzaktaki gemil dağına savak eşilerek ve içine (künk boru) döşenerek getirilmiştir. Savak içerisin künklerle gelen suyun Kot tazyikini önlemek ve olası kum taneciklerinin çökertilmesi için aralıklarla küçük havuzlar yapılmıştır. Suyun dinlendirilmesiyle temizliği sağlanmıştır. Uçhisarda halen suları bu yolla gelen ve Selçuklulardan kalma üç adet mahalle çeşmesi kalmıştır.
Yıldırım Bayazıtın 1398 de Uçhisara gelmesiyle yöre Osmanlı toprağına katılmıştır. Osmanlı imparatorluğunda 1530 yılında yapılan ilk nüfus sayımında 2663 nüfus vardı. 1584 yılında Niğde Livası Aksaray Sancağının Nahiye merkezi olan Uçhisara şu anda İl,İlçe ve Kasaba olan bazılarının da yok olduğu 34 köy 19 mezra bağlı idi. Damat İbrahim Paşanın doğduğu Muşkara köyünün İmar edip Nevşehir adıyla Kaza merkezi yapmasıyla Uçhisarın merkezi ve idari etkinliği azalıp Nevşehire bağlandı. 1930 yılında belediyelik oldu. KAYNAK: Uçhisarlılar Albümü -2003 Derleyen: Ahmet KUTLAR |